Dazz was here
22 Mayıs 2023
Emekli mi oldum? Devam yahu daha 10 yil var (en az)
Bu mecraya ilk defa 2005 yilinda baslamisim. Bundan tam 18 yil önce. Üstelik son yazimda 2014 yilinda yani 9 yil önce: Simdi dönüp yazdiklarima baktigimda nasil da umutluymusum onu görebiliyorum. Normalmis hayatim. Oysa simdi o kadar umudum kalmamis ki birakmisim oralari ve terki diyar etmisim. Arada neler olmus neler. Sonucta buralara gelmisim (Almanya):
Simdi ise artik yasini basini almis bir emekli olarak yaziyorum :)
Ise basladigim ilk günü düsününce saka gibi aslinda. 25 sene calisip emekli olmak ilginc bir durum. Umarim bu durum bizden sonra gelecek olanlara cok büyük zorluklar yasatmaz. Ben sahsen 100 yasima kadar yasamayi planlamadigimdan sisteme cok sorun yaratacagimi sanmiyorum :)
Bambaska hedefler ve bambaska umutlar var artik hayatimda. Cok gezip, cok keyif yapmak üzerine konsantrasyonum :)
Puro iciyorum ve viski tabii ki...
Hayatta neden keyif aliyorsam onu coklamaya calisiyorum.
Güzelliklerden keyif olmak ve paylasmak, hayatimi anlamli kiliyor.
Firsat buldukca da calisiyorum :)
Dostlarim ve sevdiklerim ile birlikte bir hayatin sakin dönemine dogru bir yolculuk yapiyorum.
Acikcasi ben de bilmiyorum beni bundan sonra ne bekliyor, görücez...
Hem belli mi olur belki 9 sene sonra bir update daha yaparim burdan :)
12 Şubat 2014
"Hayat adildir" mi dediler sana?
Az evvel Muhteşem Yüzyıl dizisinde Şehzade Mustafa'nın babası yani Kanuni tarafından öldürtüldüğü bölümü izledim. Bunun sonucunda da bir süredir üzerinde düşündüğüm bir konuyu artık sizinle de paylaşmaya karar verdim. Bir çoğumuz hayatta karşılaştığımız çeşitli haksızlıklara isyan ediyoruz. Kimisi eşine, kimisi işine, kimisi ise daha ağır hasızlıklara devamlı isyan ediyoruz. Birçoğumuz elbet devran döner diye kendini avuturken bazılarımzda "yukarıda Allah var illaki cezasını bulacaktır" diye düşünmekteyiz.Şimdi size bu işin gerçeğini söyleyeceğim:
YOK ÖYLE BİRŞEY!!!
Siz doğmadan önce birisi size elbet adalet yerini bulacak diye söz mü verdi? Sözleşme mi yaptı? Hayır tabiki. Biz sadece bize yapılan bir haksızlık veya kötülüğün karşılıksız kalmasını istemiyoruz hepsi bu. Elimizden birşey gelmediği durumlarda bu düşüncelere sığınarak bu haksızlığın üstesinden gelmeye çalışıyoruz hepsi bu. Bir ömür boyunca kötülük veya haksızlık yapmış bir sürü insan bu dünyadan bunların cezasını ödemeden ayrıldı. Ve simgesel olarak baksak da Şehzade Mustafa gibi bir sürü insan da haksızlığa uğrayarak ve bu haksızlıkları kendilerine yapanlara neler olduğunu göremeden öldüler. Bunlara Nazi kamplarında hiç günahı olmadığı halde ölüme yollanan insanları ve bunun gibi milyonlarca örenği sayabiliriz. "Adalet mutlaka yerini bulacaktır!" sözüne kesinlikle inanmıyorum. Bulmuyor arkadaşım ona göre yaşayın hayatınızı. Kendizinizi kandırmayın. Gerçeklerle yüzleşin! Bunu ne kadar hızlı bir şekilde kabullenirseniz o kadar hayata karşı güçlü olursunuz kanısındayım. Bence insanlar başlarına gelen kötü şeylerle başetmenin daha etkin yollarını bulmalı. Ancak her ne olursa olsun bu yazdıklarım üzerine düşünün lütfen:
HAYAT ASLA ADİL DEĞİL!
SİZE KÖTÜLÜK VEYA HAKSIZLIK YAPANLAR MUTLAKA HAYATLARININ BİR KISMINDA BUNUN BEDELİNİ ÖDERLER VE SİZ DE BUNU GÖRÜRSÜNÜZ DİYE BİR DURUM KESİNLİKLE YOK.
KRAL ÇIPLAK!
Sizlere tavsiyemdir: Lütfen artık birilerinin başlarına kötü birşeyler gelmesini ve ödeşeceğiniz günün bir gün mutlaka geleceğini umut ederekyaşamayın. Gerçeği bilin ona göre yaşayın.
Bir de yazık etmişler Şehzade Mustafa'ya yav, hakikaten ağırıma gitti sanki bana haksızlık yapılmış gibi hissettim :)
15 Mayıs 2012
Fenerbahçe - Polis savaşı ve hazımsızlık...
Soruşturma başladığından beri süren Polis Fenerbahçe gerginliği Kadıköy'de 50.000 kişi önünde kaybedilen kupa sonrasında doruğa ulaşmış ve meydan muharebesine dönüşmüştür...İste bunun sonucunda da aşağıdaki görüntüler ortaya çıkmıştır:
İşin daha da kötü tarafı içeride bunlar yaşanırken dışarıda da korkunç görüntüler yaşanmaktaydı. Polisin Fenerbahçe taraftarıyla meydan muharebesi başlamıştı...Polis kendisini korumak için tek sahip olduğu yetki olan biber gazına başvurduğu için Fenerbahçe taraftarı çıldırmış ve son maçta Kadıköy'de kaybedilen şampiyonluğun da acısını çıkarmak için gözü dönmüş bir şekilde saldırıyor, yakıyor, yıkıyor ve polise bıçak dahi çekiyor...
Açıkcası ben bu görüntülerden rahatsız olmuyorum çünkü Fenerbahçe taraftarının profilinin bu olduğunu gayet iyi biliyorum...Defalarca dile getirdim, biz bize yeteriz mantığı hastalıklı bir yaklaşımdır, herkesi karşısına alır, anlamsızca ve hiç gerek yokken kendisini yalnızlaştırır...
Fenerbahçe taraftarı son maçında şampiyonluğu Galatasaray'a kaybetmeyi hazmedememiştir...Sahaya girmiş futbolculara saldırmış (alttaki resim), polise saldırmış, soyunma odalarına girip Galatasaray'lı futbolcu ve yöneticileri linç etmek istemiştir...Polis buna izin vermeyince de Polisle savaşmıştır...Dile getirilmekten kaçınılan gerçek budur...
Stad boşaltıldıktan sonra Galatasaray kupasını almış ve Fenerbahçeli tarafatarlar bu görüntüye kahrolmuşlardır...Buna karşın Glatasaraylı taraftarların sosyal medyada dile getirdikleri espiriyi burada yenilemek istiyorum:
AĞLAYACAKSANIZ OYNAMAYALIM BEYLER !!!
23 Ocak 2012
Mantık ve taraftarlık...
Fenerbahçe, Şike, TFF, Mehmet Ali Aydınlar, küme düşürmek, 58. madde, değişsin, hayır değişemez, ateş üfleyerek sönmez, yarım puanımızı bile silemezsiniz...
Son aylarda gündemimizi meşgul eden ve taraftarları tahrik eden, rahatsız eden ve üzen konulardan bir buket derledim yukarıda.
Taraftarlık kavramı bence mantıkla çelişen bir durum. Hiç bir bağınızın olmadığı bir kulübe sevdalanmak ile ilgili bir durum taraftarlık. Mantıksız davranışlar sergilenmesine sebeb olan bir durum tamamen. Stada giderken sırf üzerinde karşı takımın forması var diye hiç bir husumetin olmayan birini dövme isteği hissetmek gibi anlamsızlıklar silsilesi aslında...
Şimdi kökeni mantıksızlık olan bu yapının işi mahkemeye düştü iyi mi :)))
Hayır mahkemeye de, savcıya da yazık...Devlet savcısına işini iyi yapabilsin diye para ödüyor, Savcı işini yapıyor ve yeni konulmuş bir kanuna aykırı davrandığını tesbit ettiği zanlıları tutuklatıyor...Ama tutuklattığı kişi Fenerbahçe'nin başkanı olunca kıyamet kopuyor..."Yahu bu ülkenin Orgenaralleri, Genelkurmay Başkanı, gazetecileri tutuklu bir şey olmuyor da Fenerbahçe'nin başkanı tutuklanınca niye bu gürültü?" sorusunun cevabi işte bu mantıksızlıkda gizli...
Tabiki doğru ve mantıklı bakış açısı şu şekilde olmalı:
Bence: Eğer bir kulübün başkanı kulübün daha iyi sonuçlar almasını (veya şampiyon olmasını) sağlamak adına bir takım kanunsuz işler (teşvik primi de dahil) yaptıysa yargılanmalı ve suçlu bulunursa hem kendisi hem de kulübü cezalandırılmalıdır.
Bu duruma Fenerbahçe taraftarı da bu şekilde bakmalıydı diye düşünüyorum.Ancak işte bu mantık dışı durumun içinde mantıkla açıklanamayan bir tavır sergiliyor kimi Fenerbahçe taraftarları..."Biz Aziz başkanın arkasındayız!" ee kardeşim bu adam kanunsuz işler yapmışsa ve hüküm giyerse arkasında olsan ne yazar olmasan ne yazar.
Mantıklı yaklaşım; bir spor kulübünün kanunsuz işler yapan insanları eleştirmesi ve bünyesinde barındırmaması gerektiğini söyler. Kulüp şampiyon olsun diye şike yapan yönetici için destek yürüyüşünü organize etmeyi değil.
Ancak dediğim gibi taraftarlık özünde mantıksızlık kavramını içerir...
O yüzden bu süreçte söylenenler ve yaşananlar aslında çok da önemsenmemelidir...
Düzgün bir yargılama ve mahkeme süreci sonucunda verilen karara göre eğer bir suç varsa cezası verilmeli aksi takdirde oluşmuş olan her türlü zarar tazmin edilmelidir.
Bütün bu karmaşa içinde kişisel olarak itiraz ettiğim tek bir nokta bulunmaktadır:
Biz bize yeteriz diyip, Fenerbahçe Cumhuriyeti diyip kendisini tüm diğer Türk takımlarından ayrıştırmaya çalışan bu kulübün şimdi çıkıp bu Fenerbahçe'ye karşı yapılmış bir operasyondur demesi, Fenerbahçeli TFF başkanıyla ölümüne kapışması çok ama çoook komiktir...
Beni de çok güldürmektedir...Beter olun dedirtmektedir...
İşte bu da bu yazıyı yazan bloggerın taraftarlığı nedeniyle mantıksızlığına çok güzel bir örnektir :)))
Son aylarda gündemimizi meşgul eden ve taraftarları tahrik eden, rahatsız eden ve üzen konulardan bir buket derledim yukarıda.
Taraftarlık kavramı bence mantıkla çelişen bir durum. Hiç bir bağınızın olmadığı bir kulübe sevdalanmak ile ilgili bir durum taraftarlık. Mantıksız davranışlar sergilenmesine sebeb olan bir durum tamamen. Stada giderken sırf üzerinde karşı takımın forması var diye hiç bir husumetin olmayan birini dövme isteği hissetmek gibi anlamsızlıklar silsilesi aslında...
Şimdi kökeni mantıksızlık olan bu yapının işi mahkemeye düştü iyi mi :)))
Hayır mahkemeye de, savcıya da yazık...Devlet savcısına işini iyi yapabilsin diye para ödüyor, Savcı işini yapıyor ve yeni konulmuş bir kanuna aykırı davrandığını tesbit ettiği zanlıları tutuklatıyor...Ama tutuklattığı kişi Fenerbahçe'nin başkanı olunca kıyamet kopuyor..."Yahu bu ülkenin Orgenaralleri, Genelkurmay Başkanı, gazetecileri tutuklu bir şey olmuyor da Fenerbahçe'nin başkanı tutuklanınca niye bu gürültü?" sorusunun cevabi işte bu mantıksızlıkda gizli...
Tabiki doğru ve mantıklı bakış açısı şu şekilde olmalı:
Bence: Eğer bir kulübün başkanı kulübün daha iyi sonuçlar almasını (veya şampiyon olmasını) sağlamak adına bir takım kanunsuz işler (teşvik primi de dahil) yaptıysa yargılanmalı ve suçlu bulunursa hem kendisi hem de kulübü cezalandırılmalıdır.
Bu duruma Fenerbahçe taraftarı da bu şekilde bakmalıydı diye düşünüyorum.Ancak işte bu mantık dışı durumun içinde mantıkla açıklanamayan bir tavır sergiliyor kimi Fenerbahçe taraftarları..."Biz Aziz başkanın arkasındayız!" ee kardeşim bu adam kanunsuz işler yapmışsa ve hüküm giyerse arkasında olsan ne yazar olmasan ne yazar.
Mantıklı yaklaşım; bir spor kulübünün kanunsuz işler yapan insanları eleştirmesi ve bünyesinde barındırmaması gerektiğini söyler. Kulüp şampiyon olsun diye şike yapan yönetici için destek yürüyüşünü organize etmeyi değil.
Ancak dediğim gibi taraftarlık özünde mantıksızlık kavramını içerir...
O yüzden bu süreçte söylenenler ve yaşananlar aslında çok da önemsenmemelidir...
Düzgün bir yargılama ve mahkeme süreci sonucunda verilen karara göre eğer bir suç varsa cezası verilmeli aksi takdirde oluşmuş olan her türlü zarar tazmin edilmelidir.
Bütün bu karmaşa içinde kişisel olarak itiraz ettiğim tek bir nokta bulunmaktadır:
Biz bize yeteriz diyip, Fenerbahçe Cumhuriyeti diyip kendisini tüm diğer Türk takımlarından ayrıştırmaya çalışan bu kulübün şimdi çıkıp bu Fenerbahçe'ye karşı yapılmış bir operasyondur demesi, Fenerbahçeli TFF başkanıyla ölümüne kapışması çok ama çoook komiktir...
Beni de çok güldürmektedir...Beter olun dedirtmektedir...
İşte bu da bu yazıyı yazan bloggerın taraftarlığı nedeniyle mantıksızlığına çok güzel bir örnektir :)))
21 Eylül 2011
Kadın dediğin...
KADIN DEDİĞİN
Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.
Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak ...yatakta.
Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.
Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.
Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.
Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.
Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.
Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak.
En seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de.
Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek.
Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.
Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.
Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna.
iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak.
Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak.
Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak.
Şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz.
Salatasız oturmayacak yemeğe.
Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri.
Yahut pahalı parfümlerin sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.
Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş.
Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.
Kadın dediğin güzel olacak... Zeki olacak zeki.
Seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da...
Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.
Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terk etmeyecek.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak,
Yan gözle adam kesmeyecek, başka sevgili edinmeyecek.
Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya...
Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir olacak.
Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.
Ağzı sıkı olacak kadın dediğin.
Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak..
Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan, unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan,
Kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,
raf süslerinden, tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak.
Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak,
biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak.
Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.
En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.
Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa.
Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.
Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de.
Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.
Parayla pulla, kariyerle, kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak.
Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla...
Bileceksin ki evde 'O' kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana.
Öyle bir kadın işte...
Nerede öyle kadın , yoktur deme.
Sen de adam olacaksın, seçmesini bileceksin!
CAN YÜCEL
Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.
Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak ...yatakta.
Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.
Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.
Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.
Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.
Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.
Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak.
En seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de.
Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek.
Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.
Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.
Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna.
iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak.
Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak.
Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak.
Şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz.
Salatasız oturmayacak yemeğe.
Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri.
Yahut pahalı parfümlerin sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.
Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş.
Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.
Kadın dediğin güzel olacak... Zeki olacak zeki.
Seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da...
Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.
Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terk etmeyecek.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak,
Yan gözle adam kesmeyecek, başka sevgili edinmeyecek.
Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya...
Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir olacak.
Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.
Ağzı sıkı olacak kadın dediğin.
Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak..
Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan, unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan,
Kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,
raf süslerinden, tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak.
Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak,
biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak.
Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.
En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.
Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa.
Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.
Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de.
Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.
Parayla pulla, kariyerle, kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak.
Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla...
Bileceksin ki evde 'O' kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana.
Öyle bir kadın işte...
Nerede öyle kadın , yoktur deme.
Sen de adam olacaksın, seçmesini bileceksin!
CAN YÜCEL
29 Haziran 2011
Galatasaray ve Sayın Fatih Terim...
Şimdi alttaki resme dikkatle bakmanızı istiyorum:
Galatasaray taraftarının görmek istediği tablo budur ve Sayın Terim takım içindeki dostluk ve arkadaşlığı oluşturacaktır...Kendisine biraz zaman verilmelidir...
Bu arada malesef Sayın Aysal bazı acemilikler yaşamaktadır...Özel uçağıyla gittiği Madrid'den getire getire 33 yaşındaki Ujfalusi'yi getirebilmiştir ki bence büyük prestij kaybıdır...Oraya Aziz Yıldırım özel uçağıyla gitse o 3 oyuncuyu (Forlan,Reyes ve Ujfalusi) da uçağa bindirir ve buraya getirip şovunu yapardı...Getiremeyecekse de gitmezdi...Malesef Sayın Aysal henüz iş yaşamında gösterdiği başarıyı Galatasaray başkanlığına yansıtamamış durumda...
Açıkcası ben acemilik yaşayacağını tahmin ediyordum ancak; Forlan, Reyes, Drogba ve Muslera (hatta Buffon) başarısızlıkları biraz fazla oluyor...
İşin daha tehlikelisi Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin başkanları artık iyice kurt...Biri gider de Drogba'yı yada Forlan'ı getirirse Sayın Ünal Aysal'ı çok yıpratır...Umarım Sayın başkan böyle zor bir durumda kalmaz...Bizim başkanın aylardır yapamadığını 1 günde yaptık olur ki acısı kolay kolay çıkmaz...Bu kadar iyi niyetli bir başkana gerçekten yazık olur...Sayın Aysal, Bülent Tulun'un ikinci bir Adnan Sezgin haline gelmemesine çok dikkat etmelidir...Keşke Sayın Aysal yanına danışman olarak Sayın Tulun'u değil de, Haldun Üstünel'i alsaydı demeden duramıycam...Sayın Terim'in eline iyi bir kadro vermek bu kadar mı zor gerçekten ? Çok yakından takip ettiğim Galatasaray futbol takımından hemen gönderilmesi gerektiğini düşündüğüm isimleri öncelik sıralamasına göre listeleyerek yazımı bitirmek istiyorum:
1. Aydın Yılmaz
2. Hakan Balta
3. Aykut Erçetin
4. Serkan Kurtuluş
5. Emre Çolak
6. Bogdan Stancu
7. Ufuk Ceylan
Bunlara ek olarak bence Colin Kazım da gitmelidir ancak Fatih Hoca belki onu adam edebilir...Biraz zaman verilebilir...Gerçi ben olsam hemen yollardım...
Galatasaray taraftarının görmek istediği tablo budur ve Sayın Terim takım içindeki dostluk ve arkadaşlığı oluşturacaktır...Kendisine biraz zaman verilmelidir...
Bu arada malesef Sayın Aysal bazı acemilikler yaşamaktadır...Özel uçağıyla gittiği Madrid'den getire getire 33 yaşındaki Ujfalusi'yi getirebilmiştir ki bence büyük prestij kaybıdır...Oraya Aziz Yıldırım özel uçağıyla gitse o 3 oyuncuyu (Forlan,Reyes ve Ujfalusi) da uçağa bindirir ve buraya getirip şovunu yapardı...Getiremeyecekse de gitmezdi...Malesef Sayın Aysal henüz iş yaşamında gösterdiği başarıyı Galatasaray başkanlığına yansıtamamış durumda...
Açıkcası ben acemilik yaşayacağını tahmin ediyordum ancak; Forlan, Reyes, Drogba ve Muslera (hatta Buffon) başarısızlıkları biraz fazla oluyor...
İşin daha tehlikelisi Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin başkanları artık iyice kurt...Biri gider de Drogba'yı yada Forlan'ı getirirse Sayın Ünal Aysal'ı çok yıpratır...Umarım Sayın başkan böyle zor bir durumda kalmaz...Bizim başkanın aylardır yapamadığını 1 günde yaptık olur ki acısı kolay kolay çıkmaz...Bu kadar iyi niyetli bir başkana gerçekten yazık olur...Sayın Aysal, Bülent Tulun'un ikinci bir Adnan Sezgin haline gelmemesine çok dikkat etmelidir...Keşke Sayın Aysal yanına danışman olarak Sayın Tulun'u değil de, Haldun Üstünel'i alsaydı demeden duramıycam...Sayın Terim'in eline iyi bir kadro vermek bu kadar mı zor gerçekten ? Çok yakından takip ettiğim Galatasaray futbol takımından hemen gönderilmesi gerektiğini düşündüğüm isimleri öncelik sıralamasına göre listeleyerek yazımı bitirmek istiyorum:
1. Aydın Yılmaz
2. Hakan Balta
3. Aykut Erçetin
4. Serkan Kurtuluş
5. Emre Çolak
6. Bogdan Stancu
7. Ufuk Ceylan
Bunlara ek olarak bence Colin Kazım da gitmelidir ancak Fatih Hoca belki onu adam edebilir...Biraz zaman verilebilir...Gerçi ben olsam hemen yollardım...
16 Ocak 2011
Telekom Arena ve protesto...
Galatasaray'ın bir rüyası daha gerceklesti ve Telekom Arena stadı güzel bir törenle acıldı...Orada olabilmeyi gercekten isterdim...
Ancak bu acılıs sırasında enteresan bir olay yasanmıs ve bazı protestolar olmus...Basbakan'a yapılan protestoları anlayabiliyorum zira orada bulunan taraftar profili kendisinin hedef kitlesi degil...Ancak TOKİ Başkanının da yuhalandığını duyunca biraz araştırdım...
Fanatik gazetesinin ilgili haberinden alıntı: "TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın konuşması sert başladı “Galatasaray, Ali Sami Yen Stadı’ndaki yükümlülüklerini bile yerine getiremeyecek durumdaydı. Yüklenici firmanın işi bırakmasının ardından, dönemin başkanı Özhan Canaydın, aciz bir durumda bize geldi. Biz de onların teklifini kabul edip, stadı yapmayı üstlendik”
Ammman diyim...Bu şahsı tanımam ancak kendisi daha önce de Galatasaray seyircisini kızdıran ve sabrını zorlayan açıklamalar yapmıştı hatırladığım kadarıyla...Çatı inşaatıyla ilgili vesaire...Bu yaptığı konuşmayla ilgili çok ağır eleştiriler yazabilir kendisini yerden yerden vurabilirim bir iletişimci olarak...Ama gerek yok...Ne de olsa ben yazdım diye bu beyfendi duruşunu değiştirmeyecek...Sorun onun böyle bir açıklama yapmış olması değil, sorun bu profildeki kişilerin bu pozisyonlara getirilmiş olmasındadır...İyi bir iletişimci 50.000 kişi önünde nasıl konuşulması gerektiğini bilir...Bilmeyenin sonu da böyle olur...Eğer orada bulunan taraftar grubu eğitimli ve görgülü insanlardan oluşmuyor olsaydı daha da kötüsü olabilir ve bu beyfendi linç edilebilirdi...Çok şükür böyle bir facia yaşanmadı...
Öncelikle orada protestolarıyla Galatasaray'lılık duruşu sergilemiş olan camiamızı gönülden kutluyorum ve tepkisiz/ezik bir toplum olmayı kabul etmedikleri için bir kez daha tebrik ediyorum...Bu yazıyı da yolundan gitmekten gurur duyduğum bir insanın sözüyle bitimek istiyorum: "Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim."
Mustafa Kemal Atatürk
Ancak bu acılıs sırasında enteresan bir olay yasanmıs ve bazı protestolar olmus...Basbakan'a yapılan protestoları anlayabiliyorum zira orada bulunan taraftar profili kendisinin hedef kitlesi degil...Ancak TOKİ Başkanının da yuhalandığını duyunca biraz araştırdım...
Fanatik gazetesinin ilgili haberinden alıntı: "TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın konuşması sert başladı “Galatasaray, Ali Sami Yen Stadı’ndaki yükümlülüklerini bile yerine getiremeyecek durumdaydı. Yüklenici firmanın işi bırakmasının ardından, dönemin başkanı Özhan Canaydın, aciz bir durumda bize geldi. Biz de onların teklifini kabul edip, stadı yapmayı üstlendik”
Ammman diyim...Bu şahsı tanımam ancak kendisi daha önce de Galatasaray seyircisini kızdıran ve sabrını zorlayan açıklamalar yapmıştı hatırladığım kadarıyla...Çatı inşaatıyla ilgili vesaire...Bu yaptığı konuşmayla ilgili çok ağır eleştiriler yazabilir kendisini yerden yerden vurabilirim bir iletişimci olarak...Ama gerek yok...Ne de olsa ben yazdım diye bu beyfendi duruşunu değiştirmeyecek...Sorun onun böyle bir açıklama yapmış olması değil, sorun bu profildeki kişilerin bu pozisyonlara getirilmiş olmasındadır...İyi bir iletişimci 50.000 kişi önünde nasıl konuşulması gerektiğini bilir...Bilmeyenin sonu da böyle olur...Eğer orada bulunan taraftar grubu eğitimli ve görgülü insanlardan oluşmuyor olsaydı daha da kötüsü olabilir ve bu beyfendi linç edilebilirdi...Çok şükür böyle bir facia yaşanmadı...
Öncelikle orada protestolarıyla Galatasaray'lılık duruşu sergilemiş olan camiamızı gönülden kutluyorum ve tepkisiz/ezik bir toplum olmayı kabul etmedikleri için bir kez daha tebrik ediyorum...Bu yazıyı da yolundan gitmekten gurur duyduğum bir insanın sözüyle bitimek istiyorum: "Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim."
Mustafa Kemal Atatürk
29 Ekim 2010
20 Ekim 2010
Terim kabul etmedi...Inanmiyorum...
Öncelikle Frank Rijkard'in kovulmasini cok yanlis buldugumu söylemek istiyorum(eger gercekten kovulduysa)...Ben Rijkard'in Galatasaray dan kovulmamasi gerektigini savundum hep...Kendisi istifa edebilir ancak kovulmamali bence...Barcelona ile bunca basarilara imza atmis bir teknik direktör bu sekilde harcanmamali bence...Her neyse bu yazida konumuz Rijkard degil sayin Fatih Terim...bu linkteki habere göre Terim Galatasaray'in teklifini kabul etmemis...
bu haberin dogru oldugunu farz ederek yorum yapmak istiyorum...Eger bu haber dogruysa Adnan Polat hemen istifa etmelidir...Sen bu haldeki takimin basina Fatih Terim gibi bir ismi getirmek isteyeceksin ama bu sartlari kabul etmeyeceksin...saka gibi...madem bu sartlari kabul etmeyecektin ne diye görüstün sen bizimle dalga mi geciyorsun...bugün Galatasaray taraftari olmaktan gurur duyan bizler bunun cok önemli bir kismini Fatih Terim'in Galatasaray daki olaganüstü basarisina borcluyuz...seversiniz veya sevmezsiniz ancak onun basarisini inkar edemezsiniz...Bizlerin ona duydugu sevgi ve saygiyi asla yipratamazsiniz...
Ben de onun yerinde olsam size cevabim su sekilde olurdu: "Siz benimle dalga mi geciyorsunuz? Yolunuz acik olsun bir daha da kapima gelmeyin!"
Fatih Terim sartlarini herkes tahmin edebilirken siz edemediniz mi? Böyle mi yönetiyorsunuz Galatasaray gibi bir dünya klübünü...
Hadi canim sizde...
bu haberin dogru oldugunu farz ederek yorum yapmak istiyorum...Eger bu haber dogruysa Adnan Polat hemen istifa etmelidir...Sen bu haldeki takimin basina Fatih Terim gibi bir ismi getirmek isteyeceksin ama bu sartlari kabul etmeyeceksin...saka gibi...madem bu sartlari kabul etmeyecektin ne diye görüstün sen bizimle dalga mi geciyorsun...bugün Galatasaray taraftari olmaktan gurur duyan bizler bunun cok önemli bir kismini Fatih Terim'in Galatasaray daki olaganüstü basarisina borcluyuz...seversiniz veya sevmezsiniz ancak onun basarisini inkar edemezsiniz...Bizlerin ona duydugu sevgi ve saygiyi asla yipratamazsiniz...
Ben de onun yerinde olsam size cevabim su sekilde olurdu: "Siz benimle dalga mi geciyorsunuz? Yolunuz acik olsun bir daha da kapima gelmeyin!"
Fatih Terim sartlarini herkes tahmin edebilirken siz edemediniz mi? Böyle mi yönetiyorsunuz Galatasaray gibi bir dünya klübünü...
Hadi canim sizde...
23 Eylül 2010
Tophane neye karsi ? Sanat mi Icki mi ?
Gün gecmiyor ki beni buraya yazmaya iten birsey olmasin...Buyrun burdaki habere...
Tophane'li gencler kokteyl basip galeri acilisina katilanlari dövmüs...Insan ilk duydugunda garip geliyor degil mi ??? Tophane halkinin bir galeri acilisiyla ne gibi bir alip veremedigi olabilir ??? Modern ülkelerde galeriler medeniyet göstergesidir...Bir lokasyonda galeri acildiginda orada yasayan herkes memnun olur sanata ulasmalari kolaylastigi icin...
Peki nedir Tophaneli halkimizi geren bu galeri acilisinda ??? Nedir onlari "Gidin ulan buradan!, İstemiyoruz sizi burada" diye bağıran, küfreden,insanlara kadın ve yaşlı demeden vuran bir kalabalik haline getiren sey ???
Bunlari düsünürken kafamin icinde ucusuyor cümleler:
- 2010 Istanbul Avrupa Kültür Baskenti !!!
- Şehir hayatı yaşamak isteyen insanın şehirden kovuluşu...
- Kültür ve sanata tahammülü olmayan sehirliler !!!
- Mahalle baskisi...
- Bunlarla ugrasmak disinda isi gücü olmayan insanlar toplulugu...
- Cehalet...
- Kültür ve sanat düsmanligi...
- Icki icen insana tahammülsüzlük...Üstelik ramazan falan da degil :)
Evet durum bu...Iste gelismis ve medeni toplumumuzun icler acisi hali...Bu olanlar Türkiye'nin en modern ve Avrupai sehri olan Istanbul'un göbeginde yasanmistir...Üstelik bu sefer dis mihraklar falan da söz konusu degil bildiginiz Türk halki bunlari yapan...Gercekten mahallemiz, sehrimiz ve ülkemiz gelismesin diye mi düsünüyor bu insanlar ??? Yoksa sadece "Bizim mahallemizde icki icirtmeyiz uleyn!" diyen bir grup gerici mi bunu yapan...Her ne olursa olsun...
Iste halkimiz bu...Seviyemiz, görgümüz, kültürümüz bu...
Bu muhafazakarlasma süreci size de Iran'i cagristirmiyo mu ???
Tophane'li gencler kokteyl basip galeri acilisina katilanlari dövmüs...Insan ilk duydugunda garip geliyor degil mi ??? Tophane halkinin bir galeri acilisiyla ne gibi bir alip veremedigi olabilir ??? Modern ülkelerde galeriler medeniyet göstergesidir...Bir lokasyonda galeri acildiginda orada yasayan herkes memnun olur sanata ulasmalari kolaylastigi icin...
Peki nedir Tophaneli halkimizi geren bu galeri acilisinda ??? Nedir onlari "Gidin ulan buradan!, İstemiyoruz sizi burada" diye bağıran, küfreden,insanlara kadın ve yaşlı demeden vuran bir kalabalik haline getiren sey ???
Bunlari düsünürken kafamin icinde ucusuyor cümleler:
- 2010 Istanbul Avrupa Kültür Baskenti !!!
- Şehir hayatı yaşamak isteyen insanın şehirden kovuluşu...
- Kültür ve sanata tahammülü olmayan sehirliler !!!
- Mahalle baskisi...
- Bunlarla ugrasmak disinda isi gücü olmayan insanlar toplulugu...
- Cehalet...
- Kültür ve sanat düsmanligi...
- Icki icen insana tahammülsüzlük...Üstelik ramazan falan da degil :)
Evet durum bu...Iste gelismis ve medeni toplumumuzun icler acisi hali...Bu olanlar Türkiye'nin en modern ve Avrupai sehri olan Istanbul'un göbeginde yasanmistir...Üstelik bu sefer dis mihraklar falan da söz konusu degil bildiginiz Türk halki bunlari yapan...Gercekten mahallemiz, sehrimiz ve ülkemiz gelismesin diye mi düsünüyor bu insanlar ??? Yoksa sadece "Bizim mahallemizde icki icirtmeyiz uleyn!" diyen bir grup gerici mi bunu yapan...Her ne olursa olsun...
Iste halkimiz bu...Seviyemiz, görgümüz, kültürümüz bu...
Bu muhafazakarlasma süreci size de Iran'i cagristirmiyo mu ???
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)